28 Şubat 2024 Çarşamba

22 Aralık 2020 Salı

Sonra

 “Hangi çocukların neye imrenmesi yalınayak şiirdir?”

Oda sabah güneşi alacak

Gülüşlerden bozma sesler

Çakırkeyif gözler

Yavru kedi dili boyunda dolaşacak

Beyazlarla renkliler karşacak birbirine

Siyahlar geride ve biraz ileride

Yokoononun gözlerinde

Televizyon açık kalacak

Kum saatini ters çevirdin mi?

Bir difenbahya bakıyor tepemizden

Önce şu şarkıyı bitirelim

Sonra ölünür nasılsa

Kapıda koyverdiğimiz kuşlar 

Dönüp ceplerimize geri girmiyor mu?

Ayıklayalım trompetçileri gar bandolarından

Benle kal.

Sabah güneşi alacak oda.

Sonra ölünür nasılsa

Başka başka odalardan mı sesleniyorsun?

Hangi ses olursan ol

Ben seni duyarım.

Aklımla değil ha! Yanlış olmasın.

Bırak şimdi dayanmayı duvarlara

Güvenme n’olmuş?

Geç akılları fikirleri

Biraz daha sevişelim

Sonra ölünür nasılsa



10 Şubat 2020 Pazartesi


kafalarımız
birbirine
karışmış
ama soru neydi?

O gece
ne güzel;
ayın yarısı sende,
yarısı bendeydi.




9 Şubat 2020 Pazar

bilirim kendimi
yarı-sürgün sayılır dağılışlarım
yuvarlak diyorlar ama eminim
köşeleri var dunyamın
bir köşede ben
gökyüzüne kaç adım?

bir şeyi atlamış olmalıydık.
neydi?  
bir ateş üzerinden mi?
bir karo mu? 
bu evler mi?
şu çatılar mı?
yoksa bir harf mi?
belki de 
bir değil iki basamaktı.
yüz olsa ne yazar?
bir şeyi atlamıştık işte
şimdi
 önemi var. 
biz taşkafalı romantikler
sabah çiğinde soğutur
ayyanığı tenimizi
tomurcuğa kaçarız.
kapak resmine tutulur,
bir romana düşeriz.
Bulduk diye kaybederiz izimizi.
uzayan bir soloda
unuturuz hiç bilmediğimiz kendimizi.
Karanlıkta buluruz elbet!
zira
gün ışığında
Kafka kadar yitirmişiz yolumuzu.

29 Ocak 2020 Çarşamba

bir atkıya sarılmış ince boynum kıldan
yalnızlık üfüren havaya karşı esniyorum
kazara hüzünlü şarkılara çarpıyor elim
eflatunlar bulaşıyor
tam 8 kere delirmiş olabileceğimi düşünüyorum.
Sonra geçiyor.
bir köşeye çekilip ağlayan şehirleri buluyorum.
acıları var
yeryüzü yarılıyor.
suistimal edilmiş sınırlarım
kapılarım açılıyor
helios yeryüzünün her yerini eşit sevmiyor
anladık.
kaça kaça çembere kaçmışız.
bir kabuğun içindeyiz.
pardon kıramayız.
Yağmuru da yakıp ısınamadık.
bari taş sektirelim.
tarihi yanılgıların tepesinde
siyah kuşlar dönüyor.
Yalnızlık üfüren hava kafamı karıştırıyor
oysa aşkım kaçın kurrası
bütün labirentlerde yolunu buluyor.

15 Ocak 2020 Çarşamba

dalgalı şiirler



Deniz hiç.
Menekşe değil.
Gözlerim ağaç kabuğu;
Neden hep mavi görüyor?
,,,


Ay doğmadan gölge düşmüyor yola.
Gölgesiz de yola çıkmanın ne anlamı?

Yıl ikibin yirmi.
Kadın
Uzakta kırılan bir dalganın sesi gibi
İç çekti
Distopik grisinde bir iklimin.
Bütün belkiler biraz gridir ama!
Diyecekti,
demedi.

Ay doğmadan gölge düşmüyor yola
Gölgesiz de yola çıkmanın ne anlamı?

,,,

Rüzgar da esaslı esiyor hani
Bir kuşağı tanıyorum şimdi
İçten içe
Öteden beri
Baştan savma
Önden sezi
Sessizliği çalabildiğin bir enstruman ağzım
işte kontra hislerimin sinüsleri.
Ama söylemem lazım;
Her durakta durmayan otobüsler gibi havalıyız.
,,,

Ufuk dediğin dalgacı denizin çizdiği düz çizgi
pek güvenme!
,,,

Kim süpürmüş bu topraktan baharı?
dalga
mı?





5 Mayıs 2019 Pazar

Kalemin ızdırabını düşün.
Cümleyi
kurumuş nevresim katlar gibi
çekiştiriyorlardı sağlı sollu.
Açılmıyordu buruşukluğu bir türlü.
Mayakovski sinirlendi tabi.

20 Nisan 2019 Cumartesi

Sığlıkta sıkışmış okyanus ve
Ormanına yabani ağaç duruşundayken
Bana benzettim ötüşünden
Bir hiç konup yerleşemeyen kuşu

24 Şubat 2019 Pazar

dönmedolapta açtım gözümü
Bağlanmışım koltuğa bir ben
Rüzgara geri üfleyip
Uçuşan kağıtları tutmaya çalışırken
Tuşlarıma basıp kaçan cüceleri 
Seçemiyorum.
Ve bir dev var
dönmedolap kadar.
Yanıbaşımda bekliyor nöbet.
Bir yer bir gök
Döndükçe dolap
Bitki örtüsü beyaz a4




25 Ocak 2019 Cuma

Söyleyin şimşeklere gökyüzümü vurmasınlar
Yürüyorduk geceleri
Karda izimize takılmadan
Yürüyorduk
Belliydik
Hemde ince belli
Kar kalkar çakılmışlık kalkmaz'
Söylene söylene
Yürüyorduk
Kış geldi
Aynaları çıkarttım
Serpiştirdim etrafa
Bağını çözdüm saçlarımın
Taradım uzun uzuun
Dümdüz bir yolda yürür gibi
Düşünmedim durdum
Saat eridi aktı yerlere
Dali çizmişvari
Sildim
Tozunu bırakmadım
Zamana yeni bir çöp poşeti geçirdim
Hazırdım sevmeye gelecekti gece
Uçağın camından dalmışım öyle
Bi bulut arasından yer görme sevdasına
Boynum tutulmuş

Aşkın gözü

Aşkın gözü hem hoyrattı hem kördü
Kör öldü
Badem gözlü oldum
Bana adamlar
Bana kadınlar
Bana çocuklar çağrıştır
Her yanımız insanlık olsun
Bülbülü altın kafese koymuşlar
Bu bülbül ah zalim demiş.
yazarken titretiyormuşum kalemi kasten
siyah üstüne siyahla
okunsun diye değil
tınlasın diye...
'hiç işte' gibi...
oysa
ne münasebet.
yedek göğüs kafesi ve ciğer gerek
herbirimize diyorum
ceplerimize ağırlık.






30 Ekim 2018 Salı

28 Ekim 2018 Pazar

Güneşle çıldırmış çiçekleri bahçemin 
Bulutun biri yağmurdan korkup şemsiye açmış
Ne acayip
Hadi ama tüm bu lirik delilik
Bu ilüzyon hayatı 'yaşıyorum' yapan
Ve proust'un kurabiyleri

25 Ekim 2018 Perşembe

6 Ekim 2018 Cumartesi

sessizlikler korosu
deniz-ölüsü takatsiz akşam
saçlarım güneş kurusu
aklım ondan dolaşık
içelim içelim içelim
daha içelim. 
bekliyoruz ki yüzümüz 
adam olacak!


2 Ekim 2018 Salı

Sen bir hikayenin duyar duymaz bilir bilmezi
uzanır mısın ağladığım yanıma?

1 Ekim 2018 Pazartesi

yazın bu kadarı fazla /27 Agu

uzun günler tiyatrosu:
gölgesi eksik kör sabah;

uyan!
bin dereden çakıl getirmiş deniz
diz!
şairlerin gözünü karartan şarap
sen!
bir ağızdan ötekine söylenecek
dil:
ısırılmış lime lime...
tuz,
tenime açmış yanık çiçek limoni
sar sapsarma sigaradan boğuk geniz
yutkun
tüm heves ettiklerini ve
kapat
gözlerinde bir anlı bakış
tut
unutmuş aklından geçeni
bul
büyük ölçekli haritalarda
görün-
mez bir saçak altı
sıcak
yataklarda uyuyabilir ancak
kadın
ya tamamen çıplak ya da kim
yakasında bir eylül ormanı
taşıyacak?
dur
yolun tam da ortasında
yok
aradığını bulan
kal
varsa bir alamet
bin
kıyamet dedikleri bir
ateşi yana yakıla kor
söyle hangi cehennem dar?
seviş
iki yeni yetme gibi
bu
ölünmüş hayata
söv ileri geri
ben
bir sana yabani

gün-doğdu
ben öldüm yine
söz bitti.

ve perde...
yazın bu kadarı fazla!

30 Eylül 2018 Pazar

16 Temmuz 2018 Pazartesi

yeni bir göç yolu
getirecek beni
dal
cılız
ayvari
tek heceli
ucundan acık açık
c mi
ç mi
G mi belli değil
bulut örtmüş
mahrem yerlerimi

4 Temmuz 2018 Çarşamba

1 Nisan 2018 Pazar

...gözyaşına indırgenmiş yorgun bir ağrı diyelim.
hepsi şiir için bir yakarıştı aslında inkar etmiyorum.
hadi elini avcuma koy uyuyalım.
dünya başa dönüyor ve dışarda biryerlerde hala bilmediğim şeyler var.
olsun.
denizin üstünde farkettirmeden su alan bir gemi
uykumuzu tutsun.

18 Eylül 2017 Pazartesi

hala rüyalarımda
boşluğa kaçan şiir gibi;
hatırladığımdan fazlası yüzün.


1 Mayıs 2017 Pazartesi

içindeki bütün o sesleri dinlemek çok ürkütücü 
duymamaya çalışmak ise çıldırtıcı

4 Nisan 2017 Salı

ilerdeki koruluğa çağır beni,
bak! 
adamın balkondan sarkan cesareti
güneşin önüne durmuş
hangi yüzü düş?
o - ne yüz?
boynun ağrımazsa gel.
şu iki bulutu bekleyelim.
birbirinin içinden geçecekler biraz daha...
koşşşma!

içimdeki kadınların bazılarını
tanımaya fırsat bile bulamamıştım
intihar ettiklerinde daha.
şimdi birinci perdeden devşirdiğim delilikle
ikinci perdeyi yazıyorum.
bekleyecek misin?
herşeyin içinden gelip geçen;
kerouacsan rüzgar,
bana kalırsa zaman
fransızsan hava hoş!

eyy durakalmış aşkım
hafızamı bozdum senin için!
bir mekana perde gerdim,
yokluğumuzu izlettim.

ya varsak?

martaval değil
aşk çocuk inadı.

3 Nisan 2017 Pazartesi

sesi, dışarıya kaçıran kalitesiz kulaklık gibiydi
çelişkili ve en saf haliyle düşüncelerimin ...
bir yüreklenip
bir can çekişen gözlerim
bi görseydin...


26 Mart 2017 Pazar

Bir tenessee honey akşamı istanbulu yadediyoruz
Yerim belli
Yurdum muğlak!

19 Mart 2017 Pazar

manyetizması bozulmuş mıknatısın suçu

oralarda bir yerlere ilişemediysen,
pek tatlı değil yaşamak.
hava erken kararır ve hep kendini suçlarsın.
sürekli boyasını kusan bir tavana bakmak istemez gözlerin,
gözlerini yumarsın.
atın üstündekini attığı bir sahne; 
ve karanlıkta basılacak bir düğme
hep vardır.
kütleden kopmuş bir parçaysan
belki senin suçun değildir.

8 Mart 2017 Çarşamba

rüyamda yeni bir isim koymuştum yağmura,
ıslanmıyorduk ve
çikolata kokuyordu çimenler
çimen dediysem
çimen değil kumdu her yer
adını değiştirmiştim ve 
çölde boğulan insanlar vardı
ve sen dedin ki ormanlarıma koşalım
sen koşmuyordun ben durmuyordum
güneş batmıyordu ve ay çoktan doğmuştu.
o zaman bu rüyanın bizimle ilgili olmadığını anladım.







22 Mart 2016 Salı

Açık hedef

korku namlusunu üzerime her doğrulttuğunda
korkumun gözünde kendimi görmeye çalışıyorum
ben bu korkunun neresindeyim
dizlerimin bağı çözülmüşken?
kurşun sekiyor
yine dehşete düşüyorum
küçükken korkup saklanılırdı
büyümüş beden
büyümüş akıl
büyümüş kalp
hep açık hedef
hiç bir deliğe sığmıyor

insan bir yerden sonra korkmuyor
Korkacak ne kaldı?





25 Şubat 2016 Perşembe

hayat tasması bileğime dolanmış
çişi gelmiş ya da dişi görmüş erkek köpek! 


24 Şubat 2016 Çarşamba

gitmek miydi insanın istediği
yoksa
gitmeyi istemek mi?
Gidince anladım.

23 Şubat 2016 Salı

karşı sokağa tepeden bakıp;
kiremitleri denizin içindeki taşlara özenmiş çatıları seyrediyor,
havalı tasvirler yapıyorum böyle...



22 Şubat 2016 Pazartesi

dünya kadar neşeli sabah biriktirdim 
yastığımın altında.

21 Şubat 2016 Pazar

gecenin yarısı olmuş
gecenin gerisini kursak
sırtımda bir adamın soluğu
kursağımda sesin
aklımda vasfını yitirmiş bir ormandan son kalan
bir kedinin gözleri gece
bir odanın duvarları eksik
yatağından ani kalkmış gözlerim dengesiz
çıplak omzum haritanın bir yerinde kayıp
bir şarkının si bemolünde titredim
yazın en sıcağının sana verdiğiydim
hatırlamadığın bir rüyada pek çok şey söyledim.

9 Aralık 2015 Çarşamba

neden sonra;

gizlendiğim yerimden çıkıyorum.
bu aslında tam olarak bir dönüş değil,
dönmedim henüz
ama
her çocuk gibi ben de
           körebeyi yokluyorum
meydan okusun diye saklanabilirliğime.

gerçeğe hep teğet geçiyorum
bu doğamda var,
sorgulamamalı.

8 Aralık 2015 Salı

uyuma donarsın!

ve tabii ki yapılanlar da yazılanlar gibi düşünce aşamasında gerçekleştirilmelidir.
çünkü 
ne çabuk unutmalar hatırlarım ben
gece sıçratıp da 
sabah mışıl mışıl uyutan...

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Bazen ne kadar uzaktasın!
Senin uzaktalığın su kabarcıkları
 üstünde suyun
Ki içinde başım bir süredir.
Batmış vaziyette...

Hayatı öğretiyor uzaktalığın
Anladın mı?
hayatı
Bir budha koanı gibi…

su kabarcıkları
olmasa
ölürüm çünkü.

ölebilir insan
batarak

ama bazıları da
hiç batmaz hayatta.

öyle hayat mı olur be?

fuck the buddha koan!

Bayılıyorum martiniye;
bianco!

Piss sarhoş ediyor.

Di’ mi?

22 Nisan 2015 Çarşamba

düşedebilirim


dün gece bir kuştum
uçmalı bir düştüm
kuşken uçtum
konamadım düştüm.
iniş takımları açılmamışsa demekki.
vurulmuş da olabilirim
çok muhtemel
orasını hiiç hatırlamıyorum.

5 Nisan 2015 Pazar



birgün
durdum
ve baktım sana
sonra
ara ara
baktım durdum sana
aslında
ben,

burada bakar oldum sana.